prateritum a-ä, ie

 0    7 flashcards    kd7sfqmjq6
download mp3 print play test yourself
 
Question Deutsch Answer Deutsch
blasen, bläst, blies, hat geblasen
Esmek (rüzgar için): • “Der Wind bläst stark.” (“Rüzgar güçlü esiyor.”)
Üflemek: • “Ich blase die Kerzen aus.” (“Mumları üflüyorum.”) • “Der Junge bläst in den Ballon.” (“Çocuk balona üflüyor.”)
start learning
“Blasen” Almanca bir fiildir ve “üflemek” veya “esmek” anlamına gelir. Genellikle hava veya rüzgarla ilişkili durumlarda kullanılır ve bazen baloncuk yapmak gibi üfleme hareketlerini ifade eder.
braten, briet, hat gebraten, er brät (bratet)
Ich brate das Fleisch.” (“Eti kızartıyorum.”) • “Er brät Kartoffeln in der Pfanne.” (“Tavada patates kızartıyor.”)
start learning
“Braten” Almanca bir fiildir ve “kızartmak” veya “pişirmek” anlamına gelir. Genellikle bir şeyin tavada veya fırında yağ ile pişirilmesini ifade eder.
Fallen, Fiel, Gefallen, er fällt
Das Glas ist auf den Boden gefallen.” (“Bardak yere düştü.”) • “Die Blätter fallen von den Bäumen.” (“Yapraklar ağaçlardan düşüyor.”)
start learning
“Fallen” Almanca bir fiildir ve “düşmek” anlamına gelir. Bir şeyin yukarıdan aşağıya doğru hareket etmesini veya yere düşmesini ifade eder.
halten, hielt, gehalten, er hält
2. Durmak: • “Der Bus hält an der Haltestelle.” (“Otobüs durakta duruyor.”) • “Bitte halten Sie hier an.” (“Lütfen burada durun.”)
Tutmak: • “Kannst du bitte meine Tasche halten?” (“Lütfen çantamı tutabilir misin?”) • “Er hält das Buch in der Hand.” (“Kitabı elinde tutuyor.”)
start learning
“Halten” Almanca bir fiildir ve “tutmak” veya “durmak” anlamına gelir. Duruma göre bir şeyi tutmak veya bir yerde durmak gibi anlamlarda kullanılır.
lassen, ließ, hat gelassen, er lässt
Bırakmak: Bir şeyi olduğu gibi bırakmak veya vazgeçmek. • Örnek: “Lass das Buch auf dem Tisch.” (“Kitabı masada bırak.”)
1. İzin vermek: Birinin bir şeyi yapmasına müsaade etmek. • Örnek: “Ich lasse meinen Freund mein Auto benutzen.” (“Arkadaşımın arabamı kullanmasına izin veriyorum.”)
start learning
Yaptırmak: Bir işi başkasına yaptırmak. • Örnek: “Ich lasse mein Fahrrad reparieren.” (“Bisikletimi tamir ettiriyorum.”)
Tavsiye veya öneri: Bir eylemi yapmayı önermek veya teşvik etmek. • Örnek: “Lass uns ins Kino gehen.” (“Hadi sinemaya gidelim.”)
raten, riet, geraten, er rät
2. Tavsiye etmek: Birine bir konuda öneride bulunmak veya öğüt vermek. • Örnek: “Der Arzt hat mir geraten, mehr Wasser zu trinken.” (“Doktor bana daha fazla su içmemi tavsiye etti.”)
start learning
Tahmin etmek: Bir şeyin ne olduğunu veya nasıl olduğunu kestirmeye çalışmak. • Örnek: “Kannst du das Rätsel raten?” (“Bulmacayı tahmin edebilir misin?”)
schlafen schlief geschlafen, er schläft
Ich schlafe jeden Abend um 22 Uhr.” (“Her akşam saat 22’de uyurum.”) • “Das Baby schläft tief und fest.” (“Bebek derin ve sıkı uyuyor.”)
start learning
uyumak

You must sign in to write a comment