German Turkish Dictionary

Deutsch - Türkçe

sie in Turkish:

1. onlar onlar


Onlar kazandılar.
Araba uçuruma gitmiş olsaydı onlar ölmüş olacaktı.
İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
Onlar parlak renkli kurbağalar olduğunu söylüyorlar fakat ben onları asla görmedim.
O şirketin yeni bilgisayar mimarisi ile ilgili bir sorun vardı. Onlar şimdi bir iptal çılgınlığını gözden geçirecekler.
Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.
Onların okuyamaması veya hiç yazmaması anlamında onlar cahil değiller.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
Bunlar gerçeklerdir. Onlar hakkında sıkı düşünün!
Yaklaşık beş yüz yıl önce onlar Peru'da imparatorluklarını kurmuşlardı.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
Hiç bir nedenle, onlar evlenmedi.
Dün onlar hayvanat bahçesine otobüs ile gitti.
Onlar kişinin mütevazı ya da tembel olduğunu düşünürdü.

2. ona ona


Ona yazdım.
Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Linda'nın kocası ona karşı ikili oynuyordu.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
Çocuk hırsızlarının ona yapmasını söyledikleri gibi Tom işaretlenmemiş, kullanılmış paralar halinde bir milyon dolar topladı.
Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona "Sen ebesin!" diye seslenirdi.
Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.
Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
Hiçbir gözün ona acımadığı ve hiçbir sıcak elin onun ağrıyan bacaklarını yatıştırmadığı cezaevinin gizli bölümündeki hayranlık uyandıran genç bir kadına yapılan insanlık dışı zulümlerle ilgili ilginç bir kayıt hâlâ korunuyor.
Öğretmen onun itibarsız araştırmasıyla ilgili raporuna dayandırarak ona başarısız notu verdi.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
Yardım edemem ama onu gördüğüm zaman ona yakınlık gösterebilirim.

Turkish word "sie"(ona) occurs in sets:

Akkusativ Zamirler

3. sen


Sen İsveçlisin.
Bahse girerim ki sen sapıkça bir şey düşünüyordun.
O, sen ayrıldıktan sonra odaya girdi.
Sen samimi olmalısın, onlar sana bir arkadaş gibi davranırlar.
Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
Sen Chikushi nehrine git.
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.
Eğer herhangi biri bunu yapabiliyorsa, sen de yapabilirsin.
Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?
Ya sen ya da ben bunu yapmak zorundayız.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona "Sen ebesin!" diye seslenirdi.
Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!